وَمِنَ الَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِه
نَافِلَةً لَكَ عَسى اَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَحْمُودًا
İsra / 79.
Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl.
(Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin.
تَتَجَافى
جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا
رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
Secde / l6.
Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları
yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda
harcarlar.
قُمِ الَّيْلَ اِلَّا قَليلًا ()
نِصْفَهُ اَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَليلًا
Müzemmil /
2-3. Birazı hariç, geceleri kalk namaz kıl.
(Gecenin) yarısını (kıl). Yahut bunu biraz azalt.
كَانُوا
قَليلًا مِنَ الَّيْلِ مَايَهْجَعُونَ () وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
Zâriyat /
17-18. Geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.
يَا
اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اِذَا نُودِىَ لِلصَّلوةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ
فَاسْعَوْا اِلى ذِكْرِ اللّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ
كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ () فَاِذَا قُضِيَتِ الصَّلوةُ فَانْتَشِرُوا فِى الْاَرْضِ
وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللّهِ وَاذْكُرُوا اللّهَ كَثيرًا لَعَلَّكُمْ
تُفْلِحُونَ
Cum’a /
9-10. Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman,
hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette
bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve
Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.
فَاِنْ خِفْتُمْ فَرِجَالًا اَوْ رُكْبَانًا فَاِذَا
اَمِنْتُمْ فَاذْكُرُوا اللّهَ كَمَا عَلَّمَكُمْ مَالَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ
Bakara /
239. Eğer (herhangi bir şeyden) korkarsanız (namazlarınızı) yürüyerek yahut
binmiş olarak (kılın). Güvene kavuştuğunuz zaman, siz bilmezken Allah'ın size
öğrettiği şekilde O'nu anın (namaz kılın).
وَاِذَا
ضَرَبْتُمْ فِى الْاَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَقْصُرُوا مِنَ
الصَّلوةِ اِنْ خِفْتُمْ اَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذينَ كَفَرُوا اِنَّ الْكَافِرينَ
كَانُوا لَكُمْ عَدُوًّا مُبينًا ()
وَاِذَا
كُنْتَ فيهِمْ فَاَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلوةَ فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ
وَلْيَاْخُذُوا اَسْلِحَتَهُمْ فَاِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَائِكُمْ
وَلْتَاْتِ طَائِفَةٌ اُخْرى لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَاْخُذُوا
حِذْرَهُمْ وَاَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ
اَسْلِحَتِكُمْ وَاَمْتِعَتِكُمْ فَيَميلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةً وَلَا
جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِنْ كَانَ بِكُمْ اَذًى مِنْ مَطَرٍ اَوْ كُنْتُمْ مَرْضى
اَنْ تَضَعُوا اَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُوا حِذْرَكُمْ اِنَّ اللّهَ اَعَدَّ
لِلْكَافِرينَ عَذَابًا مُهينًا
Nisa /
101-102. Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kâfirlerin size kötülük
etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur.
Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanınızdır. Sen de içlerinde bulunup onlara
namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar,
silahlarını (yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp) secde ettiklerinde
(diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer
gurup gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat
tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler arzu ederler ki siz
silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze birden baskın yapsalar.
Eğer size yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı
bırakmanızda size günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah,
kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
وَمِنَ
الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَويلًا
İnsan / 26.
Gecenin bir kısmında O'na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O'nu tesbih
et.
NAFİLE NAMAZDA TEFSİR
قُمِ الَّيْلَ اِلَّا قَليلًا () نِصْفَهُ اَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَليلًا
NAFİLE NAMAZDA TEFSİR
قُمِ الَّيْلَ اِلَّا قَليلًا () نِصْفَهُ اَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَليلًا
Müzemmil /
2-3. Birazı hariç, geceleri kalk namaz kıl.
(Gecenin) yarısını (kıl). Yahut bunu biraz azalt.
Bu üç görüşe
göre, bu âyetin inmesinden itibaren Peygamber (s.a.v)'e müzzemmil ismiyle
hitapta şu mânâlardan birisinin düşünülmesi gerekir. Birinci mânâ, "Beni örtün, beni örtün" diyen;
ikincisi, "ey namaz kılmak, ibadet etmek için giyinip hazırlanan";
üçüncüsü, "ey nebilik ve resullük yükünü yüklenen," gece kıyam et kalk. Gece kıyam yani kalkış,
maksada göre kapsamlı mânâlar ifade eder. Burada sözün devamında "Kur'ân'ı
yavaş oku", "rabbının ismini zikret" ve "Rabbine yönel" gibi sözlerin
gelmesinden anlaşıldığına göre, maksat, ibadet için kalkmaktır. Tefsirciler
bunun "namaza kalk" demek olduğunu açıklıyorlar ki bunun iki izah
şekli vardır. Birisi, "namaza kalk" takdirinde olması; birisi de
"kıyam" tabirinin doğrudan doğruya namaz mânâsına olmasıdır. Onun
için "kıyam-ı leyl" sözü, "gece namazı"nı ifade etmekte şer'î
örf olmuştur. Devamlı ibadet eden kimseye "gece kaim, gündüz saim",
yani "gece namaz kılar, gündüz oruç tutar" denilir. Gece kaim olmak,
yatmazdan önce de, uyuyup sonra kalkmak suretiyle de olabilir. İkincisine teheccüd denilir. "Gece
kalk" dediğimizde bizim dilimizde uykudan kalkmak anlaşılırsa da
"gece kaim ol" sözü her iki mânâya da gelebilir. Burada açık olan
budur.
İslâm'da beş
vakit namaz farz kılınmazdan önce başlangıçta Peygamber'e bu emirle gece namazı
farz kılınmış olup Peygamber (s.a.v) ve ashabının Ramazan'da olduğu gibi her
gece uzun uzadıya namaz kıldıkları, sonra bu sûrenin sonunda gelecek olan "Rabbın biliyor ki sen
kalkıyorsun.." âyetiyle miktarı değiştirilip hafifletildiği; bazılarının
görüşüne göre bundan maksadın teheccüd
olduğu ve beş vakit namaz farz kılındıktan sonra teheccüdün vacipliğinin ümmet hakkında kaldırıldığı, Peygamber
(s.a.v) hakkında da "Gecenin bir kısmında da sana mahsus bir nafile kılmak
için uyan."(İsra, 17/79) emrinin yürürlükte olduğu açıklanıyor.
Bazılarının
görüşüne göre ise gece namazının vacip oluşu hiç kaldırılmamış, ancak
hafifletilmiştir. Diğer bazıları ise bu ilk
"gece kâim ol" emrinin farz için olmayıp mendub olmak
suretiyle bir emir olduğu, "yarım" veya "daha az" veya
"daha çok" diye miktar hakkında bir tercih hakkı tanınmasının bunu
gösterdiği ve dolayısıyle teheccüdün
ne başta, ne sonda, ne Peygamber (s.a.v)'e, ne de ümmete farz kılınmadığı
görüşünü benimsemişlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder